İyi bir savaş verdim. Çok yarım kaldım. Çok şey yarım kaldı. Küçükken kurduğum hayalleri hayatın zelzelesinde savrulurken erteledim durdum. Belki bir gün fırsatım olur diye yeşerttiğim ümitlerim vardı. O ümitler soldu. Oysa görmek istediğim müzeler vardı. Saatlerce karşısına geçip izlerim diye ümit ettiğim portreler, heykeller. Gözlerimi kapatıp dinleyeceğim müzikler, hesabını vermeden yaşamak vardı. Bir kez, sadece bir gün de olsa kendi adıma çalışmak isterdim. Kimseden emir almadan, kendi inandığım bir şey uğruna çalışmak ve bundan onurlu bir para kazanmak. Zeki ve kültürlü olmak isterdim. Kendime bakmak, iyi görünmek, iyi dans etmek, kendimi sevebilmek, kendimle gurur duymak isterdim. Bir gün, çekecektim takım elbiseleri, lüks bir restoranda bir akşam üzeri güzel bir yemek yiyecek, lüks bir şarap içecek, kimseye aldırmadan sadece ve sadece kendim için manzaranın tadını çıkaracaktım. Gece çöktüğünde caddelerde gönlümce dolaşacak, hiçbir şey için kaygılanmayacaktım. Bir gün insanlar beni ciddiye alacaklardı. İnsanlar bana hiç gerçekten saygı duymadılar. Hiç gerçekten dinlemediler. Ben fazla mütevazı bir adam oldum. Sevdiler, hoş gördüler belki. Belki acıdılar, belki merhamet ettiler. Ama saygı duymadılar. Bir gün, insanlar bana saygı duyacaktı.